Üriner sistem infeksiyonları (ÜSİ), infeksiyon hastalıkları pratiğinde en sık karşılaşılan hastalıklardan biridir. Komplike olmayan ÜSİ’lerin% 75-95’inden Gram negatif bakteriler sorumludur. Hem komplike hem de komplike olmayan ÜSİ’lerde en sık izole edilen etken Escherichia coli’dir. Gram negatif bakteriler arasında, E. coli’den sonra en sık izole edilen patojen Klebsiella pneumoniae’dır. ÜSİ’de en sık etkenler olarak karşımıza çıkan E. coli ve K. pneumoniae’da, genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz (GSBL) enzimi varlığı her geçen gün artmaktadır. Toplum kökenli infeksiyonlarda da artan bu direnç profili, özellikle birinci basamak tedavide, ampirik antibiyotik tedavisi seçiminde önemli bir sorundur. Çalışmamızda, üriner sistem yakınmaları ile polikliniğe başvuran hastaların idrar kültürlerinden izole edilen, E. coli ve K. pneumoniae’da GSBL oranlarını ve antibiyotik direnç profillerini inceleyerek, ampirik antibiyotik tedavi seçimine yardımcı olmayı amaçladık. Bu çalışma, Yozgat Şehir Hastanesi’nde üriner sistem şikayeti olan poliklinik hastalarından mikrobiyoloji laboratuvarına gönderilen idrar kültürlerinin retrospektif olarak incelenmesi ile yapılmıştır. Ocak 2017 ve Şubat 2018 tarihleri arasında idrar kültüründe üreyen 524 E. coli ve 104 K. pneumoniae çalışmaya dahil edilmiştir. Her bir hasta için sadece bir izolat çalışmaya alınmıştır. Bakteri tanımlaması ve antibiyotik duyarlılık testleri konvansiyonel yöntemler ve otomatize sistemler kullanılarak yapılmıştır. İzole edilen E. coli ve K. pneumoniae suşlarının GSBL pozitiflik oranları sırası ile% 29.9 ve% 28.8 olarak saptanmıştır ve bu iki bakteri karşılaştırıldığında GSBL üretimi açısından istatistiki olarak anlamlı fark bulunmamıştır (p= 0.9). E. coli suşlarının en duyarlı olduğu antibiyotik meropenem (% 99) iken, etkinlik oranı en düşük antibiyotik ise ampisilin (% 42.6) olarak saptanmıştır. K. pneumoniae suşlarında doğal direnç olduğu için ampisilin değerlendirme dışı bırakılmıştır. K. pneumoniae’nın en duyarlı olduğu antibiyotik imipenem (% 98.9) iken, etkinlik oranı en düşük antibiyotik ise nitrofurantoin (% 56.9) olarak bulunmuştur. GSBL pozitif izolatlar değerlendirildiğinde etkinliği en düşük antibiyotiğin E. coli’de ampisilin, K. pneumoniae’da ise sefuroksim olduğu görülmüştür. Sonuç olarak, ülkemizde ve dünyada yapılmış pek çok çalışmaya benzer şekilde GSBL üreten suş oranlarının yüksek olduğu ve bu suşlarda beklendiği üzere antibiyotik duyarlılık oranlarının daha düşük olduğu görülmektedir. Günlük pratiğimizde sık kullanılan trimetoprim ve sefalosporinlere karşı yüksek direnç oranları olduğu unutulmamalıdır. Her bölgenin kendi antibiyotik direnç profilini ortaya koyması ayrıca önemlidir. Mevcut antibiyotik direnç verilerinin in vitro şartlarda yapıldığı ve klinik kullanımda etkinliğini gösteren geniş çaplı araştırmalara ihtiyaç olduğunu düşünmekteyiz.